Yaşadığımız dönemde internetin çocuklar tarafından gittikçe daha
yaygın kullanılması nedeniyle son zamanlarda masallara ve çeşitli
sözlü anlatılara artık eskisi gibi ilgi duyulmuyor. Nineler ve dedeler es
kisi gibi torunlarına masal, hikâye, fıkra anlatmıyor ve bir zamanlar
sabırsızlıkla dinlemeyi beklediğimiz masallar, hikâyeler, kısa güldürü
masalları ne yazık ki unutulup gidiyor. Hâlbuki çocuk gelişimcileri, ço
cukların hayal gücünü geliştirebilmesi için söz konusu masalların,
hikâyelerin tek kelimeyle sözlü anlatı türlerinin büyük önem taşıdığını
belirtmektedir. Masalları araştırıp yazmaya başladığım zaman bir top
lumun sözlü anlatılarının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anla
mış oldum. Ninemin ve annemin bize anlatmış olduğu masallardan baş
layarak çevremizde yaşayan Türk halkından da çeşitli sözlü anlatıları
toplayarak anlatıcıların ağzıyla yazıya döktüm. Yirmi beş masal BAL
TAM Türklük Dergisi’nin 36 ve 37 sayılarında standart Türkçe ile ya
yımlandı. Standart Türkçe ile yayınlanan yirmi beş masal daha sonra
BAL-TAM Türklük Dergisi’nin 38. sayısında Prizren ağzıyla da yayım
lanmıştır. BAL-TAM Türklük Dergisi’nin 40. sayısında ise kırk dört an
latı daha yayımlandı. Şubat 2020 yılından başlayarak bugüne dek yüz
e yakın sözlü anlatı türlerinden masal, hikâye, fıkra derlendi. Amacım
çok daha yüksek bir sayıya ulaşmak olduğunu belirtmek isterim. Araş
tırmalarıma da hâlâ devam etmekteyim. Sözlü anlatıları değişik kişiler
den derlediğim için dipnotlarda derlediğim kişiler hakkında bilgiler ak
tarılmıştır. Anlatılar anlatıcıların anlattığı şekilde derlenmiştir. Özel
likle ağız özelliklerinin aktarılması açısından değerli olduğunu düşün
düğümüz için orijinal hâliyle yayımlaması uygun görülmüştür.
Bu çalışmamın birinci amacı anlatılan sözlü anlatıları yazıya dö
kerek gelecek nesillere bir kültürel miras olarak kalması, anlatıların
yok olmamalarını önlemek ve yazıda yaşatmak, ölümsüzleştirmektir.
İkinci bir amacım da Prizren ağzının orijinalinin korunması olduğunu
belirtmek isterim. Umarım derlenen bu masal ve hikayelerle gelecekteki nesillerin de haberdar olmasını sağlayabilir, halk bilimcilere ise araştırmaları için yeni ipuçları sunabilirim.
Due to the widespread use of the internet by children in our time,
fairy tales and various oral narratives are no longer as popular as they
used to be. Grandmothers and grandfathers do not tell fairy tales, sto
ries and jokes to their grandchildren as they used to, and the fairy tales,
stories and short humorous tales that we once eagerly waited to listen
to are unfortunately forgotten. However, child development specialists
state that these tales, stories, in a word, oral narrative genres are of
great importance for children to develop their imagination. When I
started to research and write fairy tales, I realised once again how va
luable the oral narratives of a society are. Starting from the fairy tales
told to us by my grandmother and mother, I collected various oral nar
ratives from the Turkish people living around us and wrote them down
in the narrators' mouths. Twenty-five tales were published in standard
Turkish in the 36 and 37 issues of BAL-TAM Journal of Turkishness.
Twenty-five tales published in standard Turkish were later published in
Prizren dialect in the 38th issue of BAL-TAM Journal of Turkish
ness.Forty four morenarratives were published in the 40th issue of
BAL-TAM Journal of Turkishness. Starting from February 2020 to this
day, approximately one hundred tales, stories and jokes from oral nar
rative genres have been compiled. I would like to state that my objective
is to reach a much higher number. I am still continuing my research.
Since I compiled oral narratives from different people, information
about the people I compiled is presented in the footnotes. The stories
were compiled as narrated by the narrators. Since we think that it is
especially valuable in terms of transferring dialectal features, it was
considered appropriate to publish it in its original form.
The first intention of this study is to preserve the oral narratives as
a cultural heritage for future generations by transcribing them, to pre
vent the disappearance of the narratives and to keep them alive in wri
ting, to immortalise them. I would like to state that my second objective
is to preserve the original Prizren dialect. I hope that I can make future
generations aware of these collected tales and stories and provide new
clues to folklorists for their research.