Balkan Savaşı sonrasında kurulan Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı zamanında, göçlerle nüfusu her geçen gün azalan Türkler, Türkçe eğitim hakkından da yararlanamadı. Arap asıllı alfabenin basın-yayın hayatında kullanılmaya devam edilmesi, Latin alfabesine geçen Türkiye ile ilişkilerin de zayıflamasına sebep oldu. Nazilere karşı savaşta Tito’-nun yanında yer alarak zaferin kazanılmasında emeği olan Türkler, 1945-1947 arasında yeni düzende, hayatlarını yükseltmek amacıyla Yücel teşkilatını kurdu. Sosyalist yeni idarenin tehlike olarak gördüğü Yücel teşkilatı, 1947-1948’de uydurma mahkemede yargılandı, dört önemli lideri idamla, birçok mensubu da çeşitli hapis cezalarıyla cezalandırıldı. Rejime biat edenler Türkleri temsil etmeye başladı. 1953’te başlayan göçle daha da nüfusu azalmaya başlayan Türkler üzerinde rejimin baskısı ise azaldı. Türkçe eğitim, basın-yayın ve Latin harflerini kullanma hakkının tanınması, Türkiye ile ilişkilerin gelişmesine yol açtı. Türkiye’den beslenme, rejim gereği daha çok sosyalist dünya görüşünü temsil eden aydınlar vasıtasıyla olmuş, buna zamanla tasavvuf şiiri de eklenmiştir. Yahya Kemal ise, temsil ettiği Osmanlı-Türk ruhu ve milliyetçilik fikri sebebiyle 1970’lere kadar
adeta yasaklıdır. Yeni dönemde daha çok şiir ve hikâye türleri öne çıktı. Şairlerin rejim doğrultusunda da olsa, halk kültüründen yararlanmaları olumlu bir gelişmeydi. Devlet destekli basın-yayın faaliyetlerinde, işe adeta sıfırdan başlama noktasında kalan Türk şair ve yazarlarını başarılı saymak gerekir. Yugoslavya döneminde, Makedonya Türk şiirinde Elli Kuşağı, Altmış Kuşağı, Yetmiş Kuşağı, Seksen Kuşağı ile bağımsızlık sonrasındaki son kıpırdanış olan Üçüncüler edebî kümelenmelerini görmekteyiz. Rifat Emin, Üçüncüler’in önde gelen bir kurucu üyesidir. Devlet desteğinin giderek azaldığı yeni dönemde, daha çok ferdî kıpırdanışlardan söz edilebilir. Seksen Kuşağından itibaren Türkiye’deki her çeşit edebî anlayışla daha rahat iletişim kurulması ve güdümlü edebiyat dışına çıkılması da, bölgedeki Türk edipleri için iyi olmuştur.
During the Serbian-Croatian-Slovenian Kingdom founded following the Balkan War, with their population decreasing on a daily basis due to migration, the Turkish community were short of education resources. The ongoing use of the Arabic alphabet instead of the Latin alphabet that Turkey had adopted resulted in the thinning of the ties with the homeland. In the war against the Nazis the Turks sided with Tito and during the new era between 1945–1947 they established the Yücel movement to improve their living standards. In the years 1947 and 1948 the new socialist administration, regarding the Yücel movement as a threat, filed staged lawsuits against their leaders out of which 4 received the death penalty and several others were jailed. Those Turks obeying the administration began to represent the community. With the migration in 1953 the number of the Turkish population decreased dramatically and hence the regime loosened its pressure. The Turks received such rights as education in Turkish and the use of the Latin alphabet for publications resulted in the improvement of the ties with Turkey. Because of the regime, obviously, the flow of material from Turkey was mostly through intellectuals having a socialist point-of-view. In time the sufi poetry came along, as well. Yahya Kemal, however, due to the Ottoman-Turkish and patriotic spirit he represented was banned well until the 1970’s. In this new era the genres poetry and short story were predominant. Although mostly due to an urge to suit the regime, the use of folk culture by the poets had positive outcomes. The publication business supported by the government goes as a success story for the Turkish poets and writers since they had to start nearly from the scratch. The Yugoslavian era of the Macedonian Turkish poetry bears witness to literary clusters such as the 50’s, 60’s, 70’s and 80’s generations and finally the efforts of the “Üçüncüler” [Thirds] – following the independence. Rifat Emin is one of the founders of the “Üçüncüler”. With the governmental support gradually vanishing there were mere individual efforts. The 80’s and onward, a more relaxed interaction with all sorts of literary movements in Turkey has been of great help for the Turkish poets and writers in the region