Henüz M.Ö. Türk halklarının varlığı hakkında antik dönemin bazı
bilim adamları yeteri kadar doğru ve değerli bilgi vermişlerdir. Eski Türk
tarihi Hunların dünya meydanına çıkmaları, onların M.Ö. üç bin yıl önceki
çağlarda Orta Asya, Mancurya ve Çin etrafı bölgelerde, kır ve ovada
yaşamaları ile dikkati çekiyor. Türksoylu Hunlar önce avcılıkla, sonra ise
hayvancılıkla uğraşmışlar. M.Ö. yaklaşık üç bin yıl önce Çin kaynaklarına
göre Hienyun ve Hunyu adları ile bilinmişler.
Bellidir ki, eski Yunanlar Küçük Asya ve Karadeniz sahillerinde
yaşayan tayfaları skif, iskit adlandırırlardı. Yunanların skif adlandırdığı bu
tayfalar Doğuda Sak, veya saka adı ile bilinmekteydi. Saka adı altında Orta
Asya’da hâkim milleti ve onların Ön Asya’ya geçen kısmı kastedilir. Sakalar
Doğu Avrupa’dan gelirken Kuzey Kafkas’ta bulunan Kimmerileri Kafkas’ın
güneyine, oradan ise Küçük Asya’ya sıkıştırıyorlardı. İskit-sak toplularında
esas unsur Türk idi. Eski Bizans kaynaklarında İskitlerin Türk olduğu
gösterilir ve bu ad altında Kutigur, Onogur, Gaşgay, Türk, Selçuk, Avar,
Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek, Kuman vs. tayfalar ve halklar kastedilir.
Azerbaycanlıların ulu dedelerinin yaşadığı arazide Az ulusunun adı
cok geniş yayılmıştı. “Az” eski Türk dilli kabilenin adıdır. “Az” kabile
birleşmesi halk adına Orhon-Yenisey abidelerinde; “Kültigin”, “Tonyukuk”
ve başka abidelerde rastlıyoruz. Akademik V.V.Bartold “Az”ları tanınmış
Türkeş kabile birleşmeleri ile bağlamak ihtimalini ileri sürmüştür.
Türk unsurunun Baltık denizi etrafına ve Skandinavya’ya müdahalesi
çok erken zamanlarda gözlemlenmiştir. Bu fikri yazılı kaynaklarla birlikte şu
arazinin toponimisi da onaylıyor. Mesela: Fin şehri Turku, veya Fin dilinde
Finlandiya’nın adı Suomi – “göller ülkesi” demektir. Troki – Litvada şehir
adıdır.
Eski Germen şürinin eski örnekleri olan “Nibelunklar hakkında
nağme”, “Küçük Edda”, “Büyük Edda”, “Norveç Kralları Hakkında Saga”,
skald şüri ve diğer yazılı ve sözlü kaynaklarda Türk unsurunun izi
gözükmektedir.
Henüz eradan evvel türk halklarının mövcudluğu barede antik
dövrün bazi alimleri yeterince doğru, deyerli melumat vermişler. Kadim
türk tarihi hunların dünya meydanına çıkmaları, onların eradan üç min il
önceki çağlarda Orta Asiya, Mancuriya ve Çinetrafı regionlarda, düzenlik
ve ovalıqda yaşamaları ile dikkati celb edir. Türksoylu hunlar önce
ovçuluqla, sonra ise heyvandarlıqla meşğul olmuşlar. Eradan tahminen
üç min il önceki çağlarda Çin menbelerine göre Hienyün ve Hunyü adları
ile tanınmışlar. (1.12) Sonradan bu tayfaların qaynayıb bir-birine
qarışması sayesinde türklerin ulu ecdadları olan hunlar tarix meydanına
çıxmış, Orta Asiyada. Çinde, bütövlükde Avropada, habele bütün dünyada
uzun zaman tarixi inkişafın gedişatına çox güclü tesir göstermişler.
Alimlerin fikrince, Mezopotamya ve Nil boyunda şöhret kazanmış
kadim dövletleri yerel ekinçilerle birlikte gelme organizatör türkler
yaratmışlar.
Atı ilk kez ehlileşdirmek onlara dünya egemenliği gücü vermiştir.
Eski Türklerin araba düzeldib, sal yapımı, ağlarla balık tutması, tütəyi ve
Barutu icat etmesi Altay efsanelerinde ve oğuz destanlarında
görünmekdedir.
Eski Mısır tarihinin en iyi mütexessisleri Yukarı Nilde bee 2000 ile
ilgili nomad medeniyetini de türklerle bağlılığın neticesi sayıyorlar.
Nomadların (köçerilerin) kanadı şimdi de Altay'da yaşıyor(1.12)
Etnoqrafların Viyana mektebine mensup tarihçilerden Menqhin
beşeriyyetin yarattığı üç boyu medeniyyet çevrelerinden biri olan Nomad
medeniyyetinin gelişmesi ve dünya kültürüne etkisi hakkında şöyle diyor:
«Buzlaşma dövrünün sonunda Baykal gölünden Baltık denizine kadar
uzanan geniş alanda yeknesek bir kültür oluştu. Bu kültürün esas
özellikleri kemikten düzeldilmiş aletler ve balıkçı, avcı aletleri. Ural-Altay
dil ailesine mensup tayfaların erken kültürü buydu. Onun tesiri Kuzey
Amerika ve Güney Asya'da da görülür."(3.4)
Sümer türklerin Orta Asya'dan veya Altay tereflerden gelişi bee VI
minilliye ait ediliyor. Profesör Wilhelm Koppers «İlk Türklük ve Hint-
almanlıq» kitabında yazıyor: «Milattan önce IV binyılın sonlarına doğru
atlara sahip olan köçeri kitleler köhne Qerbiıı kapıları ağzında giderek
daha sık göründüyünden prototürklüyün eski Doğu medeniyyetinin
üssünün qoyulmasma, daha doğrusu inkişafıııa yardımı, lıeç bir vechle,
bazılarının zenn ve ifade ettiği lcimi fantezi mehsulu olan fikir değil »(2.
4). Atı ve genel olarak çoban medeniyyetnin esas unsurlarını ilk Hint-
Almanlar eski türklere borcludurdar.
Bu tarihin izleri alman mifologiyasmda da yaşıyor. V. Koppersin
fikrince, hayvan yetiştiren Nomad kültürü Orta Asya'da kurulmuştur.
Hint-Alman kavimlerinin bu kültürün yaratıcısı olmayıp, ancak alıcısı
oldukları ispatlanmıştır. Bu kültürü İç Asya'da pratürkler geliştirmiştir.
Medeniyyet ünsüüerini incelesek Hint-almanlığın birinci ana kökü savaşçı
çoban medeniyyetinin kaynağı olan Orta Asya, ikinci ana kölcü sığır
hayvanları yetiştiren Güneybatı Asya'da. Müellif bu mesele ile ilgili hind -
Almanların ana yurdunun Xezer ve Siyah deniz havzasında olduğunu
sanıyor. Melumdur ki, eski Yunanlılar Küçük Asya ve Qara deniz
sahillerinde yaşayan tayfaları skif, İskit adlandırırdılar. Yunanların skif
adlandırdığı bu aşiretler Şerqde sak veya saka adı ile tanınıyordu. Saka adı
altında Orta Asya'da hakim milleti ve onların Ön Asya'ya geçen qismi
nezerde tutulur. Sakalar Doğu Avrupa'dan gelerken Kuzey Kafkasya'da
yerleşen kimmerileri Kafkasya'nın güneyine, oradan ise Küçük Asya'ya
sıxışdırdılar. Yunan müelliflerine göre, İskitler Türk halkları kimi qımız
içer ve sütü kurutarak «Kurut» düzelderdiler. Akideleri şamançılıq idi.
Düşmenlere karşı merdlikle vuruşıır, iç özgürlük sahibi semimi ve sade
insanlar gibi tanınırdılar (4.25). Alimler Homerin dilinde ve eserlerinin
süjetinde Türk destanları ile sesleşmeler ve doğudan gelme elametler
görürler. Bu motiflerin İskit ve saklarla geldiği zannediliyor.
İskit-sak toplularında esas unsur Türk idi. Eski bizans
qaynaqlarında iskitlerin Türk olduğu gösterilir ve bu isim altında kutiqur,
onoqur, Kaşkay, Türk. Avar, Xezer, Bulgar, Uz, Peçenek, Kuman, ve
s.tayfa ve halklar nezerde tutulur. Azerbaycanlıların ulu dedeleri yaşayan
erazilerde Az ulusunuıı ismi çok yaygındır.
Tunç dönemi menbelerinde hettlerin güneybatı şerqe seferlerinin
önünü kesen, yeni şimdiki Urmiya gölü etrafında ve Anadolu yaylalarında
yerleşen güclü azzilerden bahsediliyor. Azerbaycan erazisinde onlar
hetlerden ve Kaşkaylar Doğuda yaşıyorlardı: komşuları onları Azzi, Aza,
Azar (Azer) adlandırıyordu. Strabon ise daha aydın yazıyor ki, Aras nehri
Azer boyu Artaksam duvarlarının altından akarak Araz vadisini geçip
Kaspi denizine dökülür.(5.125)
Az / As eski Türk aşiret adıdır. Volga tatarlarmda As, özbeklerde
ise Az nesil adına tesadüf olunur. Bu sözün diger fonetik seçeneği ese-ayı
anlamında işlenir (7.172). Eski Türk yazılarında Az soyunun adı sıkça
anılıyor. Araştırmacılar böyle bir qenaete gelmişler ki, «Azer» - «az» ve
«er» terkibinden oluşur. M. Kaşqari sözlüğünde ise bu kelimenin «iyi
niyet», «başarılı», «kader» gibi anlamaları vardır.
M. Seyidovun fikrince «Az» çok uzak geçmişte başarı, yaxşıisterlik
tanrısının adı imiş. Ele buna göre de kabile kendini ongunu (damga)
tanrısı "Az" ın ismi ile adlandırmıştır (6. 15). Altay mitolojisinde Asser-
xorbustu insanlara ateş elde eden mifik obrazdır. O, hemçinin insanlara
tahıl biçmeyi ve demir aletler hazırlamayı öyredir. «Az» türkce konuşan qebilenin adıdır. «Az» kabile birleşmesi, halk adına «Kültigin»,
«Tonyukuk» ve başka abidələrdə rastlıyoruz. «Kültigin» abidesinden
melum olur ki, Azlar atlarını da kendi isimleri ile adlandırmışlardır.
«Kültigin Azman akığ binip oplayu teqdi. altı Eriq sancdı. sü teqisinte
yirinç Eriq kılıcladı. Ekındi Kuşlağakda ediz biıie sünüşdıniz. Kültiqin Az
yağızın binip oplayu teqip bir Eriq sancdı». - «Kültigin Azmanın beyaz
atını binip saldırdı. altı asker sancdı. Koşun karşılaştığında yedinci asker
qılıncladı. İkinci kez Kuşlağakda edizlerle savaştık. Kültigin Az keherini
binip, saldırıp bir asker sancdı »(8.74). Akademik W. Bartold «Az» ları
tanınmış Türkeş kabile birlikleri ıle bağlamak olasılığını ileri sürmüştür
.(9.24)
Türk elementinin Baltik denizi etrafına ve Skandinaviyaya
müdaxilesi çok erken dönemlerde başlamıştır. Bu fikri yazılı menbelerle
yanı sıra hemin erazinin toponimikası da doğruluyor. Örneğin: Fince şehri
Turku, yahut Fin dilinde Finlandiya'nın adı Suomi - «göller ülkesi»
demektir. Su + omi / oba; Troki-Litvanya'da şehir adıdır. Eski german
poeziyasında arkaik nümuneleri İskandinav ülkeleri, özellikle, İzlanda'da
saklanmıştır. 1222-1225 yılında Island müellifi Snorri Sturluson
tarafından kaleme alınan "Küçük Edda" da eski german mif ve revayetleri,
arkaik poeziya nümuneleri toplanmıştır. Eserin ilk biçimi melum değil,
esas əlyazmaları XIV esrden sonraki döneme aittir. Beş esas
elyazmasından en eskisi Upsala kütüphanesindedir. 1300-1325-ci illere
aittir. Upsala elyazmasında kitabın «Edda» adlanlığı ve Snorri Sturluson
terefinden tertib olunduğu hakkında kayıt vardır. Fakat kitaba «Edda»
adının müellif tarafından veya sonradan verilmiş olduğu melum değil.
«Edda» sözünün anlamı ile ilgili müxtelif fikirler mevcuttur.
Araştırmacılar tarafından bu söz adeten «poetika» gibi menalandırılır.
Fakat dil tarihi bakış nezerinden bu Etimoloji kendini doğrultmur. «Edda»
hemçinin, S. Sturlusonun yaşadığı Oddi xutorunun adı ile ilişkilendirilir.
Ayrıca «Edda» ismi eski İzlanda mitolojik neğmelerinde «ulunene»
anlamında işlenen «Edda» kelimesi ile eynileşdirilir. Fakat kitabın ismi ile
"Edda» kelimesinin bu anlamı arasında ilişkinin varlığı hele tam
kanıtlanmış değil (11.583). «Küçük Edda» biçim ve içerik açısından
birinden farklı dört hisseden: «Proloq», «Gülvinin hayali», «Şiir Dili»,
«Veznlerin Listesi» nden oluşur. Bele düşünülmektedir ki, «Küçük Edda»
poeziya dersliyi gibi tertib edilmiştir. Fakat kitabın 1. ve 2. hisselerinin
skald seneti ile ilişkisi yoktur ve derslik karakterli değildir. Kitabın
«Proloq»u diğer bölümlerden özellikle ferqlenir. Bu bölümde orta esrler
latın dilli edebiyyatın tesiri dünya daşqını, ilk dinlerin kurulmasından
bahseden parçalarda vardır. «Proloq» da As aşireti anılıyor. Eserin ikinci
hissesinden farklı olarak burada Odin ve Aslar mifik obrazlar gibi değil,
gerçek şexsler kimi takdim olunur. «Odine ve karısına peygamberlik
verilmiş ve vehy gelmişti ki, onun adı dünyanın kuzey bölümünde tüm
konunqlardan yüksek tutulacak. Bu yüzden Odin Troya'yı-türkler ölkesini
bırakarak kuzeye yola düşüyor. Rusya, Sakslend ve Danimarka'dan geçip
İsveç'e gelir. Bu ülkenin konunqunun adı Gülvi idi. Gülvi Odini ve
Asya'dan gelen aşları büyük hörmetle karşılıyor. Odin'in istediği gibi
dövleti yönete bileceyini bildiriyor. Çünkü Aslar kendi güzelliği ve aklı
ile yerel ehaliden seçilirdi. Oradaki topraklar Odine hoş geldiyinden özüne
başkent seçiyor. Şimdi hemin yer Siqtuna verilir. Odin burada da
hakimiyyeti türkler ülkesinde olduğu gibi teşkil etti. yargılamak için 12
hâkim koydu. Önce Türklerin Troyada öyrendikleri gibi kanunları tasdik
etti. Aslar bu topraklarda aile kurdu, oğlanlanı evlendirdi. Nesilleri o
kadar arttı ki, onlar tüm Saks ülkesinde ve Kuzey torpaqlarmda yayıldılar.
Öyle ki, Asya'dan çıkmış halkların dili oradaki tüm ülkelerin dili oldu
(14.121)
S. Sturluson zaman etibarile dönemleri farklı olduğunu ve bunu
birkaç kez «şimdi» kelimesi ile onaylıyor. Bu bölümde tarihi sehneden
silinmiş Troya şeherinin de adı çekilir. Nümune esasında böyle bir fikir
yürütmek olar ki, Türk boylarının Avrupa'da yayılması Hunlardan çok
önce gerçekleşmiştir.
S. Sturlusonun diger eseri 1220-1230 yılında yazdığı muhtemel
«Heymskrinql» («Dünya çevresi») eseridir. Eski dövrden 1177 yılına
kadarki dönemi kapsayan bu eserde Norveç krallarının ataları-
İnqlinqlerden başlayarak Norveç tarihi ve konunqlardan (krallarından)
bahsediliyor. «Norveç kralları haqqmda saqa» nın tertibinde birçok
menbelerden: skald şiiri, sözlü ve yazılı abidelerden istifade edilmiştir.
Bunlardan «Olav Tryuqvason haqqında saqa». «Morkinskinna», «Aqrip»,
«Orkneyler hakkında saqa»nı qeyd etmek olur.
«Heymskrinql» toplusunun ilk dokuz fesli eski german eneneleri ile
sesleşir. Buraya eski İskandinav adet-eneneleri, inancları, manevi kültür
tarihine ait zengin malzeme dahil edilmiştir. Bu fesillerde Aslar, Vanlar.
Odin, Friqq, Nroyd. Freyr, Xyonir, Kvasir ve başkaları hakkında
revayetler «Küçük Edda» efsaneleri ve «Büyük Edda» daki mitolojik
neğmelere uygundur. Fakat topluya giren ilk rivayet «İnqlinqler hakkında
saqa» nın personajları-Aslar Allahlar gibi değil. Ne vaxtsa yaşamış,
mevcut olmuş hükümdarlar gibi takdim olunur.
«İnqlinqler hakkında saqa» da Odin ilk hükümdar, aşiret başkanı. yeni
araziler feth eden serkerde gibi anılıyor. Odin herbi hakim olmakla
birlikte hem de ideolojik hakimdir. O. Skidbladnir adlı yığılıb-açılan
gemisi ile büyük denizi geçip Kuzey ölkesine gelmiştir. Rivayete göre
halkı ile birlikte Kuzey ölkesine gelen Odin buradaki insanlara şimdi de
kullandıkları çeşitli sanatleri öyredir. Odin cildini deyişmek özelliğine
sahip olduğundan döyüşde rakiplerine korkunç görünüyordu.
Mitolojik neğmelerde onun samanlıkta pratiğine, yüksek magiya formalarma yiyelendiyi gösterilir. Aynı zamanda o yüksek hitabet
medeniyyetine sahipti. Konuşması selisliyi ve güzelliği ile dinleyicileri
hayran koyuyordu. Odin'in nitqleri poeziya anılırdı. Odin ve onun
kahinleri şiir, nağme ustası idiler. Bu sanatin kuzey ülkelerinde
yaygınlaşması onların ismi ile ilgilidir.
«Norveç kralları hakkında saqa» ile ilgili iki çeşitli görüş
mevcuttur. Bazı araştırmacılar onu geçmiş hakkında rivayet, bazıları ise
tarihi roman gibi değerlendiriyorlar. Fakat gözönünde bulundurmaq
gerekir ki, orta asr island müellifi tasvir ttiği hadiseleri «pratarix» gibi
kabul ediyor ve bu açıdan onları somut şahslarin faliyyeti olarak derk
ediyordu. «Küçük Edda» nın proloqunda olduğu gibi «İnqlinqler hakkında
saqa» da «As» lar Asya'dan-Türkler ölkesinden gelmiş aşiret gibi tasvir
edilir. Saqa göre Asların ilk vatanı Asqard Don çaynın doğusu Ural
dağlarının güneyinde yerleşir.Odinin orada büyük toprakları vardı.
«Küçük Edda» da Aslar ait nağmelerden birinde onlar «uz»
adlandırılıyor. Melumdur ki, uz (oğuz, Guz) eski Türk aşiret adıdır.
Araşdırmacılar Uzları Peçeneklerin komşusu ve Göktürklerin soykökünün
başlıca katılımcı biri olarak kabul edirdiler. Bazı alimler, özellikle, İsveç
arkeolog B. Salin 1904 yılında basılmış "Hayvansal üslupta eski german
ornamentleri» kitabmda «Küçük Edda» ve «Heymskrinql» («Dünya
çevresi»)-de aslarla bağlı revayetin gerçek tarihi esası olduğunu
kanıtlamaya çalışıyor. Ona göre Aslarm Asya'dan İsveç'e köçməsi
rivayetinde kadim tarihin izi saklanmış, yeni çağın ilk esrinde german
tayfalarmın Kara deniz sahillerinden kuzeye-İskandinavya'ya miqrasiyası
tasvir olunmuştur.
German ve Türk xalqlarınm ilişkisi tarihin oldukça eski qatlarına
tesadüf ediyor. German aşiretlerinin b.e.e. 111 yüzyılda Azov etrafı
erazide meskunlaşdığı tarihten itibaren skif aşiretleri ile yoğun ilişkide
olmuşlardır. Çok güman ki, hemin ilişkiler medeni yakınlık, uygunluk
niteliği taşıyordu. Öyle ki, eski dönem Bizans tarihçisi P. Kesarıyski
«Romalıların farslar, vandallar ve qotlarla müharibesi» eserinde, orta esr
müellifi İordan «Getika» eserinde qotları da alanlar gibi köçeri skif
kavimlerine ait ediyordu. German ve skif aşiretleri aynı herbi ittifaka dahil
idi ve onların miqrasiyası da paralel baş veriyordu. German aşiretlerinin
sonraki hareketi döneminde de bu ilişkiler unutulmamış, qot ve gerul
aşiretleri Kara denizle İskandinavya arasınla müeyyen müddet aracı olarak
bulunmuştu(12.202)
Meşhur Norveç gezgini Tur Heyerdal Azerbaycandakı Qobustan
qayaüstü resmleri ile Norveç resmleri arasında uyum olduğunu aşkar
ederek, azeri türkleri ile İskandinav saqalarında tesvir olunan asların aynı
kökden olması fikrini ileri sürmüştür. T. Heyerdal göre eski azerilerin
kayalarda çekdikleri gemi resmleri ile Vikking'lerin bin yıl sonra
Norveçde çekdiyi resmler arasında uyqunluq tesadüfi olamaz. İskandinavya'da, özellikle Norveçde iki çeşitli gemi resmlerine rast
gelmek olur. Bunlardan biri Qobustandakı tesvirlere benziyor. Üfiqi
çekilmiş xett geminin esasını, dikey çizgilerse ise gemi heyetini ve yukarı
kaldırılmış avarları eks ettiriyor. Hem Qobustan, hem de Norveç qayaüstü
resmleriımde solyar (güneş) sembol tesvir olunur.
Diger gemi tipi «deri gemi» sidir. Onlara «qatlanan gemi» de denir. B.e.e.
5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodot Kafkasya'nın şerqi, Hazar Denizi
sahillerinde tacirlerin esası ağaçtan ve kamıştan olan deri ile kaplanmış
gemilerinden istifade ettiklerini gösterirdi. (13,4) «Katlanan gemi» barede
Norveç saqalarında da yazılmıştır. İslandiyalı Snorri Sturluson tarafından
kaleme alınmış "İnqlinqler hakkında saqa» ya göre, Vikinq kralları İsveç'e
Skidbladnir adlı gemide gelmiş Odin'in neslindendir. Bu geminin
başkalarından farklı özelliği onun parça gibi katlanabiliyor olması idi.
Odin Aşer denilen yerden geldiği için ona «Asar-Odin» derler. Snorri
kendi saqasında Aşer denilen efsanevi halkın yaşadığı yeri deqiqlikle
resmediyor. Onlar Karadeniz'in ve Kafkasya dağlarımn doğusunda
yaşayorlar.
Tur Heyerdalın fikrince skandinaviyalılar ve azerilerin yazılmamış
tarihi gemilerden ve su naviqasiyasından başlıyor. Her ikisinin su
yollarına çıkışı ve uzaklara sefer ederek yeni araziler feth etmek imkânı
vardı. Azeriler kolaylıkla deniz vasitesile eski kültür merkezlerine ve
Volga nehri ile Baltık kıyılarına kadar üze bilerdiler.
S. Sturlusonun «Norveç kralları hakkında saqalar» ı ve «Küçük
Edda» nın «Proloq» u hariç diğer menbelerde Odin ve Aslar mitolojik
obrazlar gibi takdim olunur. German-İskandinav mitolojisine dair esas
menbelerden «Büyük Edda» daki mitolojik neğmeleri, S. Sturlusonun
«Küçük Edda»sını, Danimarka tarixçisi Sakson Qrammatikin eserini kayıt
etmek olur. «Büyük Edda» daki mitolojik neğmeler german tayfalarınm
Hıristiyanlığa kadarki mitolojik görüşleri sistemine ve eski inançlarına
dayanıyor. Karşılaştırmalı tedqiqat İskandinav ve Türk kahramanlık
destanları arasında Tipolojik uyğunluqlar tespit ediyor.