Mehmet Akif, Osmanlı ’nın son dönemindeki manzarayı Safahat adlı
eserinde tasvir etmiştir. Safahat, bir şiir kitabı, bir edebi metin olmanın ötesinde
fikri yapısıyla dikkat çekmektedir. Mehmet A kif Ersoy'un Safahat adlı eserinin
altıncı kitabı “Asım ” adını taşımaktadır. Yedi kitaptan oluşan bu eserin diğer altı
bölümü, bölüm isimlerinden ziyade ihtiva ettikleri şiirlerin adlarıyla akıllarda
kalırken, "Asım” bölüm olmaktan ziyade bir ideal olarak, Mehmet Akif Ersoy’un
edebiyatımıza ve onun da ötesinde gençliğimize bir mirası gibidir.
2500 dizelik tek parçadan meydana gelen ‘A sım ”da toplumun hemen
hemen her kesiminden insana yer veren Mehmet Akif; Asım, Hocazâde ve Köse
İmam arasında geçen karşılıklı konuşmalarla dünü, bugünü ve yarını
sorgulayarak, "Asım”ın fikri altyapısını oluşturur.
A kif’in “Asım”da bölüm sonuna tarih olarak, 22 Zilhicce 1337 Hicri tarih
ve 18 Eylül 1335 Rumi tarih düştüğü görülür. Bu tarih Miladi olarak 18 Eylül
1919 tarihine denk gelmektedir. Vatanın dört bir yanının işgal altında olduğu
günlerde yazılan bu bölüm, Akif’in Darüİ-Hikmet-i İs lam iye CemiyetVne üye olup,
Balıkesir'e giderek Zağanos Paşa Camii'nde vaaz vermesinden öncedir. Akif'in
"Asım "da dile getirdiği hususların, yüreğindeki çırpınışın bir tezahürü olduğu
açıktır.
Mehmet A kif Ersoy ’u eserleriyle hayatını birleştiren adam olarak tasvir
eden Nurettin Topçu, onu ayrıca, devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre
değişmeyen, muhitine uymayan, muhiti kendine uyduran, uy durmazsa çarpışan,
cemiyeti sürükleyen muvazeneli karakter sahibi olarak nitelendirir. Topçu’nun
hayatı ve eserleri dikkate alındığında, A kif için söylediklerinin kendisi için de
söylenebileceği görülür.
Bu çalışmada Cumhuriyet dönemi Türk fikir hayatının önemli
mütefekkirlerinden Nurettin Topçu’nun hayatı ve eserlerinden hareketle Mehmet
A kif Ersoy’u nasıl anladığı, A kif’in ideal nesli “Asım”a nasıl can verdiği gözler
önüne serilmeye çalışılacaktır